» OBEZİTE;
Obezite; besinlerle alınan kalorinin harcadıktan sonra, harcayamadığımız kalorinin a sağlığı bozacak şekilde vücutta anormal ve aşırı yağ olarak birikmesidir.
Sağlık açısından genel olarak kabul edilebilir ideal yağ oranı erkeklerde %18-%26 arası, kadınlarda %25-%31 oranlarındadır. Eğer daha kaslı bir görünüme kavuşmak isteniyorsa ideal yağ oranı erkeklerde %6-%13, kadınlarda %14-%20 olmalıdır.
İdeal yağ oranı nasıl ölçülür?
İdeal yağ oranı ölçümleri vücuttaki boy uzunluğu, kilo ağırlığı, boyun çevresi, bel çevresi ve kalça çevresinin oranlarının belirlenip birbirlerine bölünmesiyle ortaya çıkar. Bu oranlar bize kişinin risk altında olup olmadığını gösterir.
Halen Dünya’da obez toplum %30’dur. Obezite hastalığı, sigara kadar tehlikelidir. Bir çok hastalığa yol açabilir ve sigaradan sonra önleyebildiğimiz 2. ölüm nedenidir. Ülkemiz oldukça obez bir toplumdur ve giderek de obezite oranımız artmaktadır.
Obezite hastalığı neden önemlidir? Rakamlarla obezite…
Dünyada obezitenin, ülkemizde olduğu gibi oranları artmaktadır. 28 yılda iki kat arttığı, hastalığın 205 milyon erkeği ve 297 milyon kadını etkilemektedir. Dünya nüfusunun yüzde 30‘undan fazlasına tekabül eden 2,1 milyar kişinin aşırı kilolu ya da obez olduğu, bu oranın 2030’da yüzde 50’ye çıkma ihtimali vardır.
Obezitenin yıllık küresel maliyetinin 2 trilyon dolar ve yıllık ekonomik faaliyetin de yüzde 2,8’ine karşılık gelmektedir. Obezitenin bu maliyetinin, sigara tüketimi, savaş, terör ve silahlı çatışmalar için yapılan harcamalara yakın, alkol bağımlılığı ve küresel ısınmadan da daha yüksek olduğu bilinmektedir.
Peki Türkiye’de durum nedir? Dünya Sağlık Örgütü’nün 2017 yılında açıkladığı rapora göre Türkiye’nin obezitede dünya sıralamasında 4’üncü, Avrupa sıralamasında ise 1’inci sırada. Obez bireyin kendi sağlığı için de harcadığı para oldukça fazladır Türkiye Diyetisyenler Derneği’ne göre obez biri, normal ağırlıkta olan birine kıyasla yılda yüzde 25 daha fazla sağlık harcaması yapıyor.
Araştırmacılar, obez birinin ölüm riskinin BKİ değerine göre arttığını bulmuşlardır. Obezlerde yandaş hastalıklarına bağlı olarak ani ölüm veya kronik hastalıklara bağlı ölüm ihtimali artmıştır.: Aşırı kilolu kişiler için yüzde 10, tip2 obez için yüzde 34 ve tip3 obez için yüzde 98 oranında bir risk artışı söz konusudur. Kalp hastalığından ölüm riski; aşırı kilolu kişiler için yüzde 23, obez kişiler için risk oranı yüzde 71 ve morbidobez için üç kat daha fazladır. Kanser hastalığından ölüm riski; yüzde 5 aşırı kilolular, yüzde 20 obezler ve morbidobezler için yüzde 50 artmış olarak bulunmuştur.
» Kimler Obez Olarak Değerlendirilmektedir ?
Obezitenin belirlenmesinde değişik metotlar mevcuttur ancak en yaygın olarak kullanılan WHO (dünya sağlık örgütü) tarafından da kullanılması önerilen ölçüm metodu body mass index (BMI) yani vücut kitle indeksidir (VKİ). VKİ, kilogram cinsinden vücut ağırlığının metrekare cinsinden boyun karesine bölünmesiyle hesaplanır.
Vücut kitle indeksi değeri | Sınıflandırma |
18,5 kg/m²’nin altında olanlar | Zayıf |
18.5 – 24,9 kg/m² arasında olanlar | Normal kilolu |
25 – 29,9 kg/m² arasında olanlar | Fazla kilolu |
30 – 39,9 kg/m² arasında olanlar | Obez |
40 – 50 kg/m² arasında olanlar | Morbid Obez |
50 – 60 kg/m² arasında olanlar | Süper Obez |
60 kg/m² üzerinde olanlar | Süper Süper Obez |
Biz kliniğimizde bir hastayı obez olarak değerlendirmek için sadece vücut kitle indeksine bakmıyoruz. Çünkü çok kaslı kişilerde hatalı sonuçlara neden olabilir. Onun için vücut yağ oranı ile beraber değerlendirilen vücut kitle indeksi çok daha sağlıklı sonuçlar verir.
» Obezite Gelişiminde Risk Faktörleri Nelerdir?
Obeziteye neden olan önemli etkenler; çok fazla gıda alımı ya da çok kalorili gıdalarla beslenme gibi aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivitede azalma, yaşın ilerlemesi (metabolizma yavaşlar), cinsiyet (kadınların daha yatkın olduğu bilinmektedir), doğum sayısının fazla ve doğumlar arası sürenin kısa olması, hormonal bozukluklar, kısa süreli ve şok diyet uygulamaları, metabolik ve psikolojik etmenler dışında genetik yatkınlıktır.
Obezite yaşam şeklimizin bir sonucudur. Obezite tedavisinde yaşam şekli değişikliği işte bu nedenle çok önem taşımaktadır. Fizksel aktivite artışı ve spor çok önemlidir.
Kliniğimizde ameliyat öncesi diyetisyenimiz ile beraber yapılan hasta görüşmesinin özellikle bu konu üzerinde çok duruyoruz. Ameliyat sonrası da hastalarımızın yaşam şeklini değiştirmeleri gerektiğini mutlaka vurguluyoruz. Bu şekilde daha sağlıklı ve kalıcı kilo verilmektedir. Yaşam şekli değişikliği ve beslenme şekli değişikliği kişilerin ameliyat sonrası da daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır.
Neden obezite cerrahisi (bariatrik cerrahi) olmalıyım?
Bu ameliyattan sonra, ameliyat öncesi var olan diabetes mellitus, hipertansiyon, diz eklem ağrıları, nefes darlığı, uyku apnesi, insülin direnci, karaciğer yağlanması gibi birçok hastalığın son bulma şansı vardır. Ameliyat sonrası yüksek tansiyon, şeker hastalığına bağlı birçok ilaç bıraktırılmaktadır. Yandaş hastalıkların %70-80’i son bulabilmektedir. Hızlıca kilo veren hastaların bedeninde, ruhunda ve sağlığında çok büyük değişim olmaktadır. Bu ameliyatla beraber hastaların yaşam süreleri uzamaktadır.
Obezite cerrahisi sonrası ne kadar kilo verebilirim?
*Hastalarımız ameliyattan sonra 1. Ayda toplam kilosunun ortalama %10’unu, 3. ayda toplam kilosunun %20’sini, 6. Ayda ise %27-30’unu verebilmektedir. 1. yılda kilo fazlasının %70-75 kadarını vermektedir ve 1-1,5 yılda hedef kilolarına varabilmektedir.
*Hastaların kilo verme hızı kişiden kişiye farklı olabilmektedir. Bu kişilerin yaşına, metabolik hızına, kas yüküne, ameliyat sonrası diyet ve spor talimatlarına uymasına göre değişir. Kişilerin öncelikle kilo verdiği bölge de değişebilmektedir. Bazı hastalarda belden, bazı hastalar basen bölgesinden bazı hastalar da yüz bölgesinden daha erken kilo vermektedir.
*Ameliyat sonrası kilo verme hızı zamanla azalmaktadır. Hatta bazen birkaç hafta durmaktadır. Bizim hedefimiz hastalarımıza 1-1,5 yıl içinde hedeflediğimiz ideal kiloya ulaştırmaktır.
*Hastalarımızın öncelikle kilo verdiği bölgeler bazen kol, bacak, bazen karın, bel bazen de kalça olabiliyor. Bu kişiden kişiye değişebiliyor.
Ameliyat öncesi hazırlık nasıl olmaktadır?
Hastalarımızla ön görüşmeyi diyetisyenimiz ve obezite danışmanımız eşliğinde yaptıktan sonra ameliyatı kabul eden hastalara ameliyat hazırlığı için randevu verilmektedir. Randevudan 1 gece önce 1 mg deksametazon tableti içen hasta aç şekilde hastaneye gelmektedir.
Danışmanımız eşliğinde;
*kan tetkikleri
*akciğer filmi,
*kalp filmi (EKG)
*karın ultrasonografisi
*üst gıs(yemek borusu – mide) endoskopisi ( sedasyon altında-uyutularak)
yapılan hasta göğüs hastalıkları, dahiliye/kardiyoloji/endokrinoloji, psikiatri ve anestezi ve reanimasyon bölümü doktorları ile görüştürülmektedir. Tüm bunlardan sonra ameliyat randevusu verilen hasta ameliyat sabahı hastaneye gelmektedir.
Hastalarımıza ameliyat öncesi 1 doz kan sulandırıcı (clexane/enox 0,6) yapmaktayız. Hastalar ameliyathaneye diz üstü emboli çorabını giymiş şekilde inmektedir. Ameliyathanede hastalarımızın bacağına özel hava basıncı veren (pnömotik) cihaz bağlanmaktadır. Tüm bunların amacı bacakta pıhtı oluşumunu ve atmasını önlemektir.
OBEZİTE TEDAVİSİ:
Diyet ve sporla kilo veremeyen hastalara; Obezite Cerrahisi yapılmaktadır.
– Obezite Cerrahisi Tipleri
1- Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide – Mide küçültme) Ameliyatı;
Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide – Mide küçültme) Ameliyatı, kısıtlayıcı ameliyat grubunda olsa da bilimsel çalışmalarda ince barsak kaynaklı GLP-1 gibi insülin direncini azaltan, kasların yağ yakımını arttıran ve vücutta enflamatuar süreci azaltan hormonlarını aktive ettiği gösterilmiştir. Bu nedenle Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide – Mide küçültme) Ameliyatının sadece kısıtlayıcı bir ameliyat şekli olarak ele alınmamalı, aynı zamanda bu ameliyat bir metabolk cerrahidir. Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide – Mide küçültme) Ameliyatı midenin uzunlamasına %75-80’inin çıkarılması işlemidir. Midenin çıkarılan bölümünden salgılanan ghrelin (açlık) hormonu seviyesi azaldığından dolayı hastalar açlık çekmezler. Ghrelin midenin fundus denilen üst parçasındaki oksintik hücrelerce üretilen 28 amino-asitlik bir peptit proteindir. Beyindeki hipotalamus ya da pituiter bölgedeki reseptörlerinin aktivasyonu ile düzenlenen kuvvetli bir oreksijenik (iştah arttırıcı) bir peptittir. Ghrelin peptitin %80’lik bölümü mide fundusundan sentezlendiği için hastalarımız özellikle ilk 1 yıl çok açlık çekmeden verilen beslenme programına çok rahat uyum sağlayarak kilo verebilirler.
Bu ameliyat sonrası mide tüp şeklinde kalmaktadır. Ortalama 1 çay bardağı büyüklüğünde mide bırakılmaktadır. Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide – Mide küçültme) Ameliyatı sonrası midesi küçülen hastada hem açlık hormonu-grhrelin azalacak ki hasta bu şekilde açlık çekmeyecek hem de insülin direnci ortadan kalkacaktır. Bu 2 etki ile hastalarda hızlı kilo verimi görülecektir. Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide – Mide küçültme) Ameliyatı halen Dünya’da en sık (%60-70) yapılan obezite ameliyatıdır. Güvenli olması, ameliyat süresinin kısalığı, hastaların ameliyattan sonra çok hızlı şekilde işe dönmesi gibi avantajları nedeniyle en çok tercih edilen ameliyat olmuştur. Bu ameliyat sonrası tekrar kilo alan hastalarda revizyon ameliyatları da güvenli ve kolay yapılmaktadır.
Bu ameliyat sonrası seçili Tip 2 diyabet hastalarında dahi tedavide kalıcı başarı oranları %70-80 aralığındadır. Hipertansiyon ise %60-70 kalıcı olarak kontrol altına alınmakta hastalar ilaçlarını bırakmaktadır. Karaciğer yağlanması birkaç ay içinde azalmakta, insülin direnci ortadan kalkmaktadır. Obeziteye bağlı uyku apnesi sorunu yaşayan hastalarımızın uyku apnesinden de kurtulduklarını gözlemlemekteyiz. Gerçekten de bilimsel yayınlarda da uyku apnesinin 90’larae yakın oranda ortadan kalktığı belirtilmektedir.
» Ameliyat tekniği nasıldır?
En son teknolojik ve kaliteli aletlerin kullanıldığı bu ameliyat laparoskopik (kapalı) yöntem ile yapılmaktadır. 3-4 veya 5 delik ile yapılan ameliyat ortalama 45-60 dk. sürmektedir. Ameliyatın ilk aşamasında mide çevre dokulardan, dalaktan serbestleniyor. Daha sonra mide içine tüp yerleştirilerek mide, tüpün kenarından stapler yardımıyla kesiliyor. Kesilen mide, stapler üzeri dikilerek güçlendiriliyor ve daha sonra yağ dokusuna dikilerek de midenin dönmesinin, darlığının önüne geçiliyor. Tüp şeklinde kalan mide eski midenin ¼’ü kadar olmaktadır. Geri kalan mide çıkarılarak patolojik incelemeye gönderiliyor. Hastanın ameliyat masasına yatması- hazırlanması ve ameliyat sonrası uyanıp kendine gelmesi ile beraber ortalama 2-2.5 saat süren bir işlemdir. Mide deliklerinin büyüğünden çıkarılır. Midenin çıktığı hastanın sağındaki büyük delik dikilir. Tüp şeklinde kalan midenin hemen altına doğru o bölgede birikebilecek sıvılar için ve kaçak testinde verilen metilen mavisinin kontrolü için dren konulur. Dren 1. Gün kaçak testinden sonra çekilir ve hasta taburcu edilir veya 1 gün daha hastanede yatırılır.. Bazen gelen sıvı miktarı fazla ise dreni fazladan 1-2 gün daha tutmaktayız. Hastalarımız odalarına sadece dren ile çıkmaktadır. İdrar sondası ve nazogastrik (burundan hortum) kullanmamaktayız.
2 – Minigastrik bypass:
Bu ameliyat tekniğinde ilk aşamada mide incisura angularis düzeyinden kesilerek küçültme ve tüp haline getirme işlemi yapılır. 2 aşamada ise ince bağırsak ortalama 150-200 cm arası tespit edilir (bu mesafe kişinin beden kitle ineksine, şeker hastalığı varlığına, toplam ince bağırsak uzunluğuna ve metabolik hızına göre değişiyor ). 3. Aşamada ise belirlenen ince bağırsak mesafesi ile mide arasına tek anastomoz (bağlantı) yapılarak mideye giren gıdaların ince bağırsağın o mesafesine bypass ile hızlı bir şekilde geçişi sağlanır. Özellikle obezitenin eeşlik ettiği ağır tip 2 diyabet hastalarına uygulanan bu teknikte amaç hem mideyi daraltarak kişilerin gıda alım kısıtlamasına girmesini sağlamak hem de gıdaların ileum denilen ince bağırsağın son bölümüne geçişini hızlandırarak o bölgeden hormon ve bazı maddelerin salgılanımını arttırmaktır. Bu şekilde pankreasta fonksiyon görmeyen ß (beta) hücreleri çalışmaya başlayacak hem de vücutta insülin direnci kırılacak. Bu şekilde hastalardaTip 2 diyabetes mellitus (şeker hastalığı) son bulacaktır.
Bu ameliyattan sonra da %85-90 oranında diyabetes mellitus regüle olmakta, ilaçlar bıraktırılmaktadır.
Mini gastrik ameliyatının avantajları:
*Ameliyat süresi kısa
*Kilo vermede etkinliği yüksek
*Geri dönüştürülebilir bir ameliyattır
*Sleeve gastrektomi ameliyatı sonrası revizyonunda (tekrar kilo alımı veya darlık) seçilebilecek ameliyattır
Mini gastrik ameliyatının dezavantajları:
*Hastalar, ameliyat sonrası ömür boyu vitamin ve bazı mineralleri kullanmak zorundadır
*Ameliyat sonrası safra yollarının E.R.C.P ile inceleme şansının çok zor olması.
*Bazen de safranın mideye geri kaçmasına bağlı alkalen reflü gastrit oluşumu
*Mide-bağırsak bağlantısında ülser oluşumu.
– Duodenal Switch, Biliopankreatik Diversiyon:
Bu ameliyatlarda önce mideye küçültme işlemi yapılıyor. Küçültülen midenin oniki bağırsak ile devamlılığı kesilerek yerine yeni bir bağırsak getiriliyor. Bu ameliyatların kilo verme etkinliği tüp mide ameliyatına göre daha fazladır. Özellikle diyabetes mellitus hastalarında ve beden kitle indeksi 50 ve üzeri olan süper obez hastalarda tercih edilebilir. Ameliyat sonrası dönem tüp mide hastalarına göre metabolik olarak biraz daha sorunlu olmaktadır. Bu hastalarda vitamin ve element eksikliği daha sık görülmektedir. Tüp mide ameliyatına göre çok daha az sıklıkla yapılmaktadır.
» Obezite cerrahisi ne oranda risklidir?
Her şeyden önce unutulmaması gereken; morbid obezitenin kendisinin hayatı tehdit eden bir ölümcül hastalık olduğu gerçeğidir. Bu kiloda ameliyat olan hastanın her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyatta da risk altındadır. Bu risk kapalı safra kesesi ameliyatından daha fazla değildir. Obez bir hastanın her ameliyatı normal kilolu kişilere göre daha risklidir. Riski arttıran neden OBEZİTE’dir. Zaten biz de bu riskleri azaltmak için bu ameliyatı yapmaktayız.
Bacaklarda oluşan pıhtının akciğer-beyin-kalbe atması, kesi hattından mideden kanama veya kaçak muhtemel risklerdir. Tüm bu riskler %0,1’in altındadır.
» Ölüm riski ne kadardır?
Mide küçültme obezite cerrahisi yöntemlerinin ölümcül riski %0,1’in altındadır. Gelişen teknoloji ile ameliyatlarda kullandığımız cihazların kalitesinin artması, artan tecrübe bu oranların azalmasına sebep olmuştur. Beden kitle indeksi ve yaş arttıkça, yandaş hastalıklar varsa riskler artmaktadır.
» Şişmanlık/obezite cerrahisi yan etki ve komplikasyonları nelerdir?
Laparoskopik olarak yapılan bu ameliyatlarda anestezi ve ameliyat tekniği olan laparoskopik (kapalı) yönteme bağlı komplikasyonlar safra kesesi ameliyatından farklı değildir ve çok çok ender görülmektedir.
Tüp mide- mide küçültme ameliyatına has komplikasyonlar ise erken dönem ve geç dönem olarak ikiye ayrılmaktadır.
Erken dönem komplikasyonlar:
Emboli: Bacaklarda pıhtı oluşumu ve akciğer, kalp ve beyin embolisi: hastalarda solunum-kalp durması veya felce kadar giden bir süreçtir. Bu komplikasyon en çok korkulan komplikasyondur. Bununla ilgili aldığımız önlemler yukarıda anlatılmıştır.
Kaçak: Midenin kesilen hattı boyunca kaçak olma ihtimali vardır. Ameliyat esnasında kaçak testi yapılarak bu kontrol edilmektedir. Çok ender bir komplikasyon olmakla beraber tespit edildiğinde takip-tekrar ameliyat veya mide içine stent denilen bir boru yerleştirilerek tedavisi mümkündür.
Kanama: ameliyat hattından oluşan kanamalardır. Bu komplikasyon da çok çok az görülmektedir. Her ameliyatta oluşabilecek komplikasyondur. Oluşması durumunda takip veya tekrar ameliyat gerekebilir.
Ameliyatlarda kullandığımız stapler teknolojisinin gelişmesi, özellikle de tristapler teknolojisi ile kaçak ve kanama oranları oldukça azalmıştır.
Geç dönem komplikasyonlar:
*Safra kesesi taşı oluşumu: %30 hastada tekrar taş oluşumu olabilmektedir. Bu durumda safra kesesi ameliyatı gerekebilir
*Midede darlık-ters dönme: çok ender de olsa midede orta hatta darlık veya midenin kendi çevresinde döndüğü görülmektedir. Tekrar yapılacak bir mide endoskopisi ile tanı konabilir. Bu hastalarda sürekli kusma görülmektedir. Öyle durumda yine stent konarak sorun çözülebilir.
*Vitamin- element eksiklikleri: demir- B12-D vit. , kalsiyum-çinko, magnesyum eksikliği hastalarda görülebilmektedir. Kontrollerde mutlaka bakılmalı eksikliği durumlarında tablet ile desteği sağlanmalıdır.
*Saç dökülmesi: özellikle ilk 6 ay görülmektedir. Yukarıdaki vitamin veya element eksikliklerine bağlı olabilir. 6 ay sonra dökülen saçlar tekrar çıkacaktır.
*Tekrar kilo alımı. Ameliyat sonrası en çok dikkat edilmesi gereken konudur.
» Obezite cerrahisi sonrası tekrar kilo alır mıyım?
Öncelikle vurgulamamız gereken şey obezitenin en başarılı tedavi yöntemi cerrahidir. Diğer yöntemlerden çok daha yüksek oranda başarılıdır. %80 -85 oranında kalıcı başarı şansı mevcuttur. Hastaların morbid obez olunacak düzeyde kilo alınması olasılığı %15-20’dir. 2 yıllık süreç içinde yaşam şeklini değiştiremeyen, hayatına sporu sokamayan hastalarda tekrar kilo alma riski mevcuttur. Özellikle glisemik indeksi yüksek, kötü karbonhidrat tüketimi alışkanlığını ve alkol tüketimi bırakamayan hastalarda tekrar kilo alımı görülebilmektedir. Kötü karbonhidratlar, kan insülin düzeyini hemen yükselten tatlı, börek, pasta ve beyaz unlu mamülleridir. Bu ihtimal %15-20’dir. Bu hastalara tekrar ameliyat gerekmektedir. Revizyon cerrahisi dediğimiz bu ameliyatlar çeşitli tekniklerde yapılmaktadır.
» Ameliyat sonrası süreç nasıl olacaktır?
Ameliyattan sonra hastalarımız 3. Saatte yürümekte ve düzenli nefes egzersizi yapmaktadır. Ameliyat sonrası 1.gün kaçak testi yapılmaktadır. Ameliyathanede skopi denilen cihaz eşliğinde bu cihazda görülen özel bir sıvı içiriliyor daha sonra da metilen mavisi, su ile karıştırılarak içiriliyor. Testten1 saat sonra diyetisyenimiz eşliğinde sıvı (su ve meyve suyu) gıda başlanmaktadır. Hastalarımızı 1. veya 2. Gün taburcu etmekteyiz. Taburcu olan hastalara mide koruyucu tablet, ağrı kesici ve pıhtı atmasını önlemek için kan sulandırıcı iğne yazıyoruz. Diyetisyenimiz ile görüşen hastalara önce sıvı (ince elekte, tülbentte süzülebilen), sonra lapa gıdalar sonra da katı gıdalar yiyecektir. Bu süreçte özel mamalardan faydalanılacaktır. Ameliyat sonrası diyet ile ilgili daha geniş bilgi web sitemizde mevcuttur. Hastaların 10. gün, 1., 2., 3., 6., ve 12. ay kontrole gelmeleri gerekmektedir. Bu konuda uzman diyetisyenimiz, kişiye özel diyet uygulamaktadır.
Obezite ameliyatı sonrası nasıl beslenmeliyim?
Ameliyat sonrası beslenme ile ilgili web sitemizde ayrı bölüm vardır. Bu süreçte nelere dikkat edilmesi ayrıntılı olarak orada anlatılmaktadır.
Obezite ameliyatı sonrası ne zaman spora başlamalıyım?
Ameliyattan sonra terlemeyecek şekilde günde 5-10.000 adım, 1. Ay hafif sporlar, tempolu kısa yürüyüşler başlanabilir. 2. Aydan sonra daha tempolu yürüyüş-koşu ve karın kasını kullanmayacak şekilde pilates önerilmektedir. Pilates hem kilo vermenize hem de vücudun sıkılaşmasına yardımcı olacaktır. Ameliyat sonrası 3. Aydan sonra sporunuza ağırlık antremanlarını da eklemelisiniz. Özellikle büyük kas grubu olan bacak –uyluk kaslarını çalıştırmanız kilo vermenize de faydalı olacaktır. Spora başlarken mutlaka bu işin profosyonellerinden destek görmelisiniz. Sporu yavaş yavaş dozunu arttırmalısınız. Bilinçsizce yapılan spor sizin sağlığınızı da bozabilir.
»Bu tedavi yöntemi ile Hedefimiz nedir?
Hedefimiz:
*Hastalarımızın ameliyattan sonra 1. Ayda toplam kilonun %10’unu, 3 ayda toplam kilonun %20’si, 6. Ayda toplam kilonun %27-30’unu, 1. Yılda ise kilo fazlasının %70-75 kadarını vermesidir.
*2 yıllık süreç içinde yaşam şekillerini değiştirip, doğru beslenmeyi öğrenmeleri ve sporu hayatlarının bir parçası haline getirmeleridir.
» Obezite neden tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır? Neden Olabileceği Yandaş Hastalıklar nelerdir?:
Obezite; ortalama yaşam ömrünü kadınlarda yaklaşık 9, erkeklerde ise 12 yıl kısaltmaktadır. Aşağıda da sıralandığı gibi kanserden, kalp hastalıklarına, diabetes mellitus (şeker hastalığı)’a kadar birçok hastalığa sebep olmaktadır.
• Tip 2 diyabet
• Hipertansiyon, Koroner arter hastalığı, Kalp yetmezliği
• Solunum bozuklukları
• Metabolik sendrom, İnsulin direnci, Kolesterol ve lipid yüksekliği
• Adet düzensizlikleri, Kısırlık, Doğum zorlukları, Polikistik over sendromu, Aşırı kıllanma
• Uyku apnesi, Uyku bozuklukları
• Gastroözofageal reflü
• Depresyon, Toplumsal uyumsuzluk
• Osteoartrit (kemik ve eklem hastalığı)
• Varis, • Beyin kanaması ve Felç, • Safra kesesi taşı
Meme (kanda kolesterol yüksekliği, memelerde östrojen maruziyetine sebep olur), kalın bağırsak ve prostat kanseri gibi bazı kanserler
• İdrar inkontinansı (kaçırma)
Yukarıda sayılan birçok neden dışında bazen ayakkabının başkası tarafından bağlanması, ayak ayak üstüne atamama, mağazalarda kıyafet bulamamak, insanların ona bakıyor duygusu, girdiği ortamlarda dikkat çekmek gibi birçok sosyal faktör de bulunmaktadır.
» Obezite Tedavisi Nasıl Olmalıdır?
Hastaya öncelikle diyetisyen kontrolünde uygun diyet tedavisi, egzersiz, gerekirse hekim kontrolünde ilaç tedavisi, psikolojik destek ve diğer tedavi yöntemleri planlanmalıdır.
Hasta detaylı analizlerden geçirilmeli, obezitenin herhangi bir organik sebebi (genetik, endokrin, nörolojik) veya ilaç kullanımından kaynaklanıp kaynaklanmadığı ortaya konmalıdır. Morbid obezite yaşam süresini kısaltan çok ciddi bir hastalıktır.
Bilimsel olarak net biçimde kanıtlanmış en etkili tedavisi ise bariatrik ameliyatlar yani şişmanlık cerrahisi ile mümkündür.
Obezitenin ideal tedavisinin diyet ve egzersiz olduğunu tekrar vurgulamak gerekir. Ameliyat hemen başvurulmaması gereken bir yöntemdir.
Haber, Duyuru, ve her türlü gelişmeden haberdar olmak için e-bülten aboneliğini yaptırınız